Web3 Proje Yapılandırma Tasarımındaki Değişim ve Zorluklar
Son on yılda, Web3 projelerinin yapı tasarımı esas olarak "kaçınma" odaklı olmuştur. Yurt dışı fonlardan vakıflara, DAO yönetiminden çoklu kayıt gibi yapılara kadar, bu tasarımlar yalnızca yönetişim optimizasyonu ve verimlilik ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp, aynı zamanda düzenleyici belirsizliklerle başa çıkmak için taktik bir seçim haline gelmiştir. Bu yapılar, proje taraflarının kontrolü elinde tutarken, işletilebilir ve hızlı bir şekilde çıkış yapabilir bir gri alan oluşturmalarını sağlamıştır.
Ancak son iki yılda, bu stratejik yapı tasarımları etkinliğini kaybetmeye başladı. ABD SEC, CFTC ve diğer bölgelerdeki ilgili daireler gibi dünya genelindeki başlıca düzenleyici kurumlar, artık "yapı biçimine" odaklanmaktan "denetim özüne" derinlemesine geçiş yapmaya başladılar. Bu değişim, düzenleyici odak noktasının artık projenin kayıt biçimi değil, onun gerçek çalışma şekli, kontrol edenlerin kimliği ve fon akışları olduğu anlamına geliyor.
Aşağıda iki yaygın "yüksek riskli" yapının analizi yapılacak ve gerçek vakalarla birlikte, Web3 projelerinin potansiyel tasarım kör noktalarını tanımlamalarına yardımcı olunacaktır.
1. "Yüzeysel Tarafsızlık, Gerçek Yönetim" Vakıf Yapısı
Birçok proje ekibi, Token ihraç ve yönetim yapısını "vakıf liderliğinde" olarak paketleyerek düzenleyici sorumluluklardan kaçınmaya çalışmıştır. Bu vakıflar genellikle belirli bölgelerde kaydedilir, yüzeyde bağımsız olarak faaliyet gösterirler, ancak gerçekte hala proje kurucu ekibi tarafından kod yetkileri, fon akışları ve yönetim süreçleri kontrol edilmektedir.
"Kontrolün Penetrasyonu" ilkesine yönelik düzenleyici değişikliklerle birlikte, bu tür yapılar inceleme odak noktası haline geldi. Düzenleyici kurumlar, vakfın "gerçek bağımsızlık" eksikliği olduğunu tespit ederse, proje kurucuları Token'ın gerçek ihraççıları veya işletmecileri olarak kabul edilebilir ve dolayısıyla ilgili hukuki sorumluluklarla karşılaşabilirler. Değerlendirme kriterleri artık yalnızca kayıt yeri veya belge içeriği ile sınırlı değil, aksine "kararları kim kontrol edebiliyor, kim dolaşımı teşvik ediyor" esasına dayanmaktadır.
Örneğin, Synthetix 2023 yılının başında mevcut vakfını aktif olarak tasfiye etti, yönetim yapısını DAO'ya geri döndürdü ve ana işlevleri yönetmek için özel bir varlık kurdu. Bu, "vakfın tarafsızlık krizi"ne doğrudan bir yanıt olarak görülüyor.
Bir diğer tipik örnek Terra (LUNA) projesidir. Bağımsız bir vakıf tarafından yönetilen rezerv varlıkları iddia etmesine rağmen, bu vakfın tamamen proje ekibi tarafından kontrol edildiği ortaya çıkmıştır. İlgili soruşturmada, vakıf etkili bir yasal ayrım oluşturamamış ve proje sorumluları hala gerçek ihraççı olarak sorumlu tutulmuştur.
Bazı düzenleyici kurumlar, "personel yokluğu" olan vakıf yapısını kabul etmediklerini açıkça belirtti. Sadece gerçek işletim yeteneğine ve bağımsız yönetim mekanizmasına sahip vakıflar, etkili bir yasal ayrım aracı olarak kabul edilebilir. Bu nedenle, vakıf bir "sorumluluktan muaf kabuk" değildir; eğer proje sahibi çekirdek yetkileri elinde tutuyorsa, vakıf yapısı bir yapı örtüsü olarak değil, sorumluluk ayrımı olarak görülecektir. Sahte tarafsız yapı oluşturmak yerine, erken aşamada net sorumluluklara sahip bir işletim yapısı planlamak daha dayanıklı olabilir.
2. DAO yönetiminin "boşaltma" sorunu
Merkeziyetsiz yönetişim, Web3 projelerinin geleneksel tek nokta kontrolünü kırmak ve sorumlulukları dağıtmak için kullandığı önemli bir mekanizmadır. Ancak, pratikte birçok DAO yönetişim yapısı ciddi şekilde "boşaltılmış"tır. Örneğin, öneriler proje ekibi tarafından tek taraflı olarak başlatılmakta, oylamalar iç kontrol cüzdanları tarafından yönetilmekte ve onay oranı %100'e yakın olmaktadır; topluluk oylaması ise sadece bir formaliteden ibaret kalmaktadır.
Bu "merkeziyetsiz anlatım paketleme + merkezi yürütme kontrolü" yönetim modeli, düzenleyici kurumların odaklandığı yeni bir hedef haline geliyor. Proje yasal sorumluluklarla karşılaştığında, eğer DAO, gerçek bir yönetim kapasitesine ve süreç şeffaflığına sahip olduğunu kanıtlayamazsa, düzenleyici taraf, proje sahiplerini "sorumluluktan muaf olan "topluluk konsensüsü ürünü" yerine gerçek kontrolörler olarak değerlendirebilir. Sözde "DAO ortak yönetimi" tersine delil haline gelebilir ve kaçınma niyetini vurgulayabilir.
2022 yılındaki Ooki DAO davasında, düzenleyici kurumlar ilk kez DAO'nun kendisine dava açtı ve "teknik yapısı nedeniyle sorumluluktan muaf olmadığı" belirtildi. Proje sahipleri operasyon yetkilerini DAO yönetim sözleşmesine devretmiş olsalar da, ana öneriler hala eski operasyon ekibi tarafından başlatılmakta ve desteklenmektedir, oylama mekanizması oldukça merkeziyetçidir. Sonunda, ilgili düzenleyici kurumlar eski ekip üyelerini Ooki DAO ile birlikte davalı olarak tanımladı ve bunu "yasa dışı türev ticaret platformu" olarak değerlendirdi.
Bu vaka, DAO'nun otomatik olarak sorumluluk ayrımı işlevini üstlenemeyeceğini göstermektedir. Yalnızca yönetişim yapısı gerçek bir dağıtılmış karar verme yeteneğine sahip olduğunda, düzenleyiciler onun bağımsızlığını tanımayı düşünebilir.
Birçok düzenleyici kurum, DAO'nun "yönetim niteliği" ve "çıkar yoğunluğu" üzerinde yoğunlaşacaklarını belirtmişlerdir ve artık yalnızca "zincir üstü oylama sözleşmeleri" ile sağlanan yüzeysel yönetim iddialarını kabul etmeyeceklerdir. Bu nedenle, DAO bir sorumluluk muafiyeti değildir. Eğer yönetim süreci bağımsız bir şekilde işletilemiyor ve yönetim yetkisi aslında orijinal ekibin elinde toplanıyorsa, o zaman "merkeziyetsizlik" hukuki anlamda bir sorumluluk transferi oluşturamaz. Gerçekten dayanıklı bir yönetim yapısı, kural tasarımı, oylama mekanizması ve fiili uygulama aşamalarında güç şeffaflığı ve çok taraflı dengeyi sağlamalıdır.
Sonuç
Web3 projelerinin uyum sorunları sadece "yapı kurmak" ile ilgili değil, aynı zamanda "yapının gerçekten işleyip işlemediği, yetki ve sorumlulukların net bir şekilde belirlenip belirlenmediği" ile ilgilidir. Vakıflar ve DAO'lar, genellikle "uyum koruma katmanı" olarak görülen bu iki organizasyon biçimi, düzenleyici açıdan risk maruziyetinin girişi haline gelebilir.
Proje ekipleri, "kaçınma" stratejilerinin, düzenleyicilerin gözünde "kasten" bir davranış olarak görülebileceğini anlamalıdır. Bu nedenle, yalnızca şekilci düzenlemelere güvenmek yerine, gerçekten anlamlı ve bağımsız bir yönetişim yapısı oluşturmak, Web3 projelerinin gelecekteki gelişimi için kritik olacaktır.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
10 Likes
Reward
10
10
Repost
Share
Comment
0/400
CountdownToBroke
· 08-08 13:14
Büyük düzenleme geliyor
View OriginalReply0
Blockwatcher9000
· 08-08 03:08
Aha, kaçmak mı istiyorsun? Eski SEC gözlerini çok dikkatli bir şekilde dikti.
View OriginalReply0
RugpullSurvivor
· 08-07 01:42
Regülasyonlar giderek sıkılaşıyor, hareket edemiyor.
View OriginalReply0
MetaLord420
· 08-06 10:42
Kimse SEC'yi geçemez.
View OriginalReply0
ThreeHornBlasts
· 08-06 10:36
sec gerçekten sinir bozucu
View OriginalReply0
BlockchainWorker
· 08-06 10:33
Denetim bu kadar sert, kim dayanabilir ki?
View OriginalReply0
DiamondHands
· 08-06 10:24
Baba artık insanları enayi yerine koymayacak.
View OriginalReply0
RuntimeError
· 08-06 10:22
Yine bir tuzakla fazla oynadı, ortaya çıkmaya başladı.
Web3 proje yapısı tasarım dönüşümü: kaçınmadan gerçek yönetime geçişin zorlukları
Web3 Proje Yapılandırma Tasarımındaki Değişim ve Zorluklar
Son on yılda, Web3 projelerinin yapı tasarımı esas olarak "kaçınma" odaklı olmuştur. Yurt dışı fonlardan vakıflara, DAO yönetiminden çoklu kayıt gibi yapılara kadar, bu tasarımlar yalnızca yönetişim optimizasyonu ve verimlilik ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp, aynı zamanda düzenleyici belirsizliklerle başa çıkmak için taktik bir seçim haline gelmiştir. Bu yapılar, proje taraflarının kontrolü elinde tutarken, işletilebilir ve hızlı bir şekilde çıkış yapabilir bir gri alan oluşturmalarını sağlamıştır.
Ancak son iki yılda, bu stratejik yapı tasarımları etkinliğini kaybetmeye başladı. ABD SEC, CFTC ve diğer bölgelerdeki ilgili daireler gibi dünya genelindeki başlıca düzenleyici kurumlar, artık "yapı biçimine" odaklanmaktan "denetim özüne" derinlemesine geçiş yapmaya başladılar. Bu değişim, düzenleyici odak noktasının artık projenin kayıt biçimi değil, onun gerçek çalışma şekli, kontrol edenlerin kimliği ve fon akışları olduğu anlamına geliyor.
Aşağıda iki yaygın "yüksek riskli" yapının analizi yapılacak ve gerçek vakalarla birlikte, Web3 projelerinin potansiyel tasarım kör noktalarını tanımlamalarına yardımcı olunacaktır.
1. "Yüzeysel Tarafsızlık, Gerçek Yönetim" Vakıf Yapısı
Birçok proje ekibi, Token ihraç ve yönetim yapısını "vakıf liderliğinde" olarak paketleyerek düzenleyici sorumluluklardan kaçınmaya çalışmıştır. Bu vakıflar genellikle belirli bölgelerde kaydedilir, yüzeyde bağımsız olarak faaliyet gösterirler, ancak gerçekte hala proje kurucu ekibi tarafından kod yetkileri, fon akışları ve yönetim süreçleri kontrol edilmektedir.
"Kontrolün Penetrasyonu" ilkesine yönelik düzenleyici değişikliklerle birlikte, bu tür yapılar inceleme odak noktası haline geldi. Düzenleyici kurumlar, vakfın "gerçek bağımsızlık" eksikliği olduğunu tespit ederse, proje kurucuları Token'ın gerçek ihraççıları veya işletmecileri olarak kabul edilebilir ve dolayısıyla ilgili hukuki sorumluluklarla karşılaşabilirler. Değerlendirme kriterleri artık yalnızca kayıt yeri veya belge içeriği ile sınırlı değil, aksine "kararları kim kontrol edebiliyor, kim dolaşımı teşvik ediyor" esasına dayanmaktadır.
Örneğin, Synthetix 2023 yılının başında mevcut vakfını aktif olarak tasfiye etti, yönetim yapısını DAO'ya geri döndürdü ve ana işlevleri yönetmek için özel bir varlık kurdu. Bu, "vakfın tarafsızlık krizi"ne doğrudan bir yanıt olarak görülüyor.
Bir diğer tipik örnek Terra (LUNA) projesidir. Bağımsız bir vakıf tarafından yönetilen rezerv varlıkları iddia etmesine rağmen, bu vakfın tamamen proje ekibi tarafından kontrol edildiği ortaya çıkmıştır. İlgili soruşturmada, vakıf etkili bir yasal ayrım oluşturamamış ve proje sorumluları hala gerçek ihraççı olarak sorumlu tutulmuştur.
Bazı düzenleyici kurumlar, "personel yokluğu" olan vakıf yapısını kabul etmediklerini açıkça belirtti. Sadece gerçek işletim yeteneğine ve bağımsız yönetim mekanizmasına sahip vakıflar, etkili bir yasal ayrım aracı olarak kabul edilebilir. Bu nedenle, vakıf bir "sorumluluktan muaf kabuk" değildir; eğer proje sahibi çekirdek yetkileri elinde tutuyorsa, vakıf yapısı bir yapı örtüsü olarak değil, sorumluluk ayrımı olarak görülecektir. Sahte tarafsız yapı oluşturmak yerine, erken aşamada net sorumluluklara sahip bir işletim yapısı planlamak daha dayanıklı olabilir.
2. DAO yönetiminin "boşaltma" sorunu
Merkeziyetsiz yönetişim, Web3 projelerinin geleneksel tek nokta kontrolünü kırmak ve sorumlulukları dağıtmak için kullandığı önemli bir mekanizmadır. Ancak, pratikte birçok DAO yönetişim yapısı ciddi şekilde "boşaltılmış"tır. Örneğin, öneriler proje ekibi tarafından tek taraflı olarak başlatılmakta, oylamalar iç kontrol cüzdanları tarafından yönetilmekte ve onay oranı %100'e yakın olmaktadır; topluluk oylaması ise sadece bir formaliteden ibaret kalmaktadır.
Bu "merkeziyetsiz anlatım paketleme + merkezi yürütme kontrolü" yönetim modeli, düzenleyici kurumların odaklandığı yeni bir hedef haline geliyor. Proje yasal sorumluluklarla karşılaştığında, eğer DAO, gerçek bir yönetim kapasitesine ve süreç şeffaflığına sahip olduğunu kanıtlayamazsa, düzenleyici taraf, proje sahiplerini "sorumluluktan muaf olan "topluluk konsensüsü ürünü" yerine gerçek kontrolörler olarak değerlendirebilir. Sözde "DAO ortak yönetimi" tersine delil haline gelebilir ve kaçınma niyetini vurgulayabilir.
2022 yılındaki Ooki DAO davasında, düzenleyici kurumlar ilk kez DAO'nun kendisine dava açtı ve "teknik yapısı nedeniyle sorumluluktan muaf olmadığı" belirtildi. Proje sahipleri operasyon yetkilerini DAO yönetim sözleşmesine devretmiş olsalar da, ana öneriler hala eski operasyon ekibi tarafından başlatılmakta ve desteklenmektedir, oylama mekanizması oldukça merkeziyetçidir. Sonunda, ilgili düzenleyici kurumlar eski ekip üyelerini Ooki DAO ile birlikte davalı olarak tanımladı ve bunu "yasa dışı türev ticaret platformu" olarak değerlendirdi.
Bu vaka, DAO'nun otomatik olarak sorumluluk ayrımı işlevini üstlenemeyeceğini göstermektedir. Yalnızca yönetişim yapısı gerçek bir dağıtılmış karar verme yeteneğine sahip olduğunda, düzenleyiciler onun bağımsızlığını tanımayı düşünebilir.
Birçok düzenleyici kurum, DAO'nun "yönetim niteliği" ve "çıkar yoğunluğu" üzerinde yoğunlaşacaklarını belirtmişlerdir ve artık yalnızca "zincir üstü oylama sözleşmeleri" ile sağlanan yüzeysel yönetim iddialarını kabul etmeyeceklerdir. Bu nedenle, DAO bir sorumluluk muafiyeti değildir. Eğer yönetim süreci bağımsız bir şekilde işletilemiyor ve yönetim yetkisi aslında orijinal ekibin elinde toplanıyorsa, o zaman "merkeziyetsizlik" hukuki anlamda bir sorumluluk transferi oluşturamaz. Gerçekten dayanıklı bir yönetim yapısı, kural tasarımı, oylama mekanizması ve fiili uygulama aşamalarında güç şeffaflığı ve çok taraflı dengeyi sağlamalıdır.
Sonuç
Web3 projelerinin uyum sorunları sadece "yapı kurmak" ile ilgili değil, aynı zamanda "yapının gerçekten işleyip işlemediği, yetki ve sorumlulukların net bir şekilde belirlenip belirlenmediği" ile ilgilidir. Vakıflar ve DAO'lar, genellikle "uyum koruma katmanı" olarak görülen bu iki organizasyon biçimi, düzenleyici açıdan risk maruziyetinin girişi haline gelebilir.
Proje ekipleri, "kaçınma" stratejilerinin, düzenleyicilerin gözünde "kasten" bir davranış olarak görülebileceğini anlamalıdır. Bu nedenle, yalnızca şekilci düzenlemelere güvenmek yerine, gerçekten anlamlı ve bağımsız bir yönetişim yapısı oluşturmak, Web3 projelerinin gelecekteki gelişimi için kritik olacaktır.